İslam’da Komşuluk

Prof. Dr. Sabri Türkmen 2022-12-15

İslam’da Komşuluk

İnsanın Zeki Çocuğu: Yapay Zekâ

Tarih boyunca zeki ve bilge şahsiyetler insanlığın daima ilgisini çekmiştir. Hemen hemen her toplumda zeki bir çocuk, zeki bir öğrenci, zeki bir yetişkin veya bir bilim adamı hep ön plana çıkmış, her zaman odak noktası olmuştur. Yapay zekâ, insanlardaki zeki olma ve zekâya karşı olan tutkunun sonucu olarak elektroniklerin ve yazılımın bir araya getirilmesi ile ortaya çıkartılmıştır.  

Birinci ve ikinci sanayi devrimlerinin ardından icat edilen birçok endüstri ürünlerinin bir hafızaya sahip olarak rutin halde çalışması için çok büyük çaba ve emek sarf eden bilim adamları bu imkana 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra teknolojinin ilerlemesi ile ulaşabildiler. Bu süreçten sonra geçmişten beri süre gelen yapay zekâ çalışmaları meyvelerini vermeye başlamış, yaşama dair birçok alanda kullanılan araç gereç, sanayi ve teknoloji ürünleri, insan gibi öğrenme, onun gibi karar verme özelliği ile donatılmış, bu sayede daha verimli hâle getirilmiştir. Peki bilgisayarları, telefonları, arabaları, uçakları makineleri ve robotları akılı hâle getiren yapay zekâ nasıl ortaya çıkmıştır?

Teknoloji her ne kadar donanımlar ile vücut bulmuş olsa da aslında tüm bileşenlerinin ruhu yazılımdır. Yazılım olmaksızın teknolojiden söz etmek nerdeyse imkânsızdır. Yazılım ve donanımın temelinde ise matematik vardır. Evrenin temelinde var olan ve en önemli ilahi yasalardan biri olan matematik, çok eski tarihlerden beri bilim insanlarının çalışma alanı olmuş ve birçok medeniyetin katkıları ile günümüze kadar ulaşmıştır. Matematiğin donanım ve yazılım bağlamındaki keşif ve geliştirme süreçlerine biraz yakından bakalım şimdi.

Donanımın ve yazılımın temeli olan ikili sayı sistemiyle (binary) ilgili çalışmalar Harezmi’nin sıfırı keşfi ile başlamıştır. 17. yüzyılın başlarında Gottfried Leibniz, birçok matematikçi bilim adamı tarafından üzerinden çalışılan bu sistemi rafineleştirmeyi başarır. Leibniz’in ardından 18. yüzyılın ortalarında George Boole, mantık ve cebiri birleştiren çalışmalarından bugün Boole cebiri adı verilen ayrı bir cebir kolu oluşturmuştur. Bu alandaki çalışmalar ikili sayı sistemi teknolojinin altyapısını inşa etmiştir. Günümüz teknolojik ve elektronik cihazların çalışma prensibi işte bu ikili sayı sistemine bağlıdır.

Matematiğin tarihsel gelişiminin birikimlerinden faydalanan ve kendi katkılarını da ilave eden İngiliz bilim adamı Alan Turing, dolaylı olarak yapay zekânın öncülerinden biri olmuştur. 1950’li yıllarda Turing makinesi için ortaya çıkarmış olduğu algoritmalar günümüz bilgisayarlarının ve yapay zekânın temellerini oluşturmuştur. Turing’in ardından dünyada ilk defa yapay zekâ kavramı 1956 yılında bilgisayar bilimcisi John McCarthy tarafından Dartmouth Koleji’nde yapılan bir toplantıda duyurulmuştur. McCarthy 1958 yılında günümüzde de kullanılan Lisp[1] yazılım dilini icat etmiş ve Stanford Üniversitesi’nde Stanford Yapay Zekâ Laboratuvarı’nın[2] kurulmasını sağlamıştır.

1960’lı yıllarda yapay zekâ algoritmaları sembolik işlemler yapmaktaydı. 1980 ile 2000 yılları arasında gelişmeye başlamış kısmen bazı iş kollarında kullanılmaya başlanmıştı. 2000 ile 2022 yılları arasında ise ciddi bir ivme kazanarak birçok alanda yer almıştır.

Yapay zekâyı insanlık tarafından bugüne kadar icat edilen herhangi bir şeye benzetmek pek mümkün değil, çok özel ve sıra dışı bir icat. Yapay zekâ algoritmaları, bilgisayarların kendi başlarına öğrenmesine, düşünmesine ve karar vermesine imkân vermektedir. Çok zor ve karmaşık görevlerde dâhi farklı kombinasyonlar ile çözümler üretebilmektedir. İnsanlık her geçen gün zekâsını güçlü yapay zekâ ile birleştirerek teknoloji, sanayi ve hayata dair her alanda köklü paradigma değişimlerine hazırlanmaktadır. Geliştirilen algoritmalar milyarlarca insanın hayatını değiştirip onların temel sorunlarını çözerek onlara hizmet etme potansiyeline sahiptir. Yapay zekânın yakın gelecekte üretim, sağlık, ulaşım, eğitim, medya, müşteri hizmetleri vb. gibi birçok alanda devrim yapacağını söyleyebiliriz. Yapay zekânın öncülüğünde geliştirilen sistemler hayatın birçok alanında kullanılarak insanlığa fayda üretmektedir. Tabii ki yapay zekâyla ilgili hedeflenen çalışmaların tamamının sonuçlandırıldığını söyleyemeyiz. Bu konuda yapılacak daha çok çalışma, alınacak daha çok yol vardır.

Yapay Zekâ Nedir?

Yapay zekâ, insanlar tarafından yazılım ile oluşturulan bir programın kendi başına öğrenme, düşünme ve karar alma yeteneğidir. Bir insan gibi başka insanlardan gelen tepkilerle duyarlı ve uyarılara yanıt verebilme özelliğine sahiptir. Yapay zekâ algoritmaları çoğunlukla gerçek zamanlı verileri kullanarak kararlar almak için tasarlanmıştır. Bu bağlamda, bu algoritmaların belirli bir program dahilinde çalışan pasif makineler yani robotlardan farklı olduğunu belirtmekte fayda var.

Yapay zekâyı özelliklerine göre üçe ayırabiliriz.

Dar yapay zekâ: Tek bir göreve odaklanır. Kendi branşı üzerinde uzmanlaşmıştır. Mesleki sınırlarının ötesine geçemez. Günlük yaşamda çok yaygın bir şekilde kullanılır. Güçlü, genel yapay zekâ: Bir insanın yapabileceği birçok işi öğrenebilir, anlayabilir ve bir insan gibi karar verebilir. Bu seviyeye ulaşmak için çok büyük çabalar harcanmakta ve bilimsel çalışmalar devam etmektedir.) Süper yapay zekâ: Bu zekâ yapısının insan zekâsının limitlerini aşması ve istenen süreçleri insandan daha iyi yönetmesi beklenmektedir. Bu seviyeye ulaşmak için bir hayli zamana ve teknolojik gelişmeye ihtiyaç vardır.

Yapay zekâyı pratikte kullanmak için temelde iki farklı yöntem vardır:

Makine öğrenimi (Machine learning): Yapay zekânın, verileri ayrıştıran ve bu verilerden öğrenen, sonrasında öğrendikleri ile bilinçli kararlar veren alt kümesidir. Derin öğrenme (Deep learning): Algoritmaları katmanlar hâlinde yapılandıran, yapay sinir ağları olan, kendi başına öğrenebilen ve akıllı kararlar alabilen makine öğreniminin alt kümesidir.

Yapay zekânın en temel özellikleri arasında öğrenme, akıl yürütme ve karar verme yeteneklerini sayabiliriz.

Makine Öğreniminin Sınıflandırılması

Makine öğrenimi, verileri kontrol eden, kalıpları tanıyan, belirlenmiş bir görevi tamamlamak için doğru kararları verebilen ve gerektiğinde içgörüleriyle hareket edip inisiyatif alabilen bir modeldir. Bazı durumlarda otonom olarak çalışırken bazen de insan müdahalesine veya başka bir yapay zekâ modelinin çıktılarına ihtiyaç duyabilir. Makine öğrenimini temel olarak dörde ayırabiliriz:

Denetimli öğrenme: Denetimli öğrenmede, algoritmalar etiketli veri kümeleri ile eğitilir. Algoritmaya giriş ve çıkış fonksiyonları genelde tanımlanmış olmaktadır. Örneğin, hava durumu, trafik, anlık zaman gibi verilerden yola çıkarak A noktasından B noktasına gidiş süresini hesaplayan bir algoritma denetimli öğrenme modelidir. Denetimsiz öğrenme: Bu öğrenme modelinde algoritmalar etiketlenmemiş veri kümeleriyle eğitilir. Algoritma, bazı anlamlı tahminler yapmak için tüm verileri gözden geçirir. Örneğin, hayvan ve bitki tanımlaması önceden yapılmayan bir algoritmada hayvan ve bitki görsellerinin otomatik olarak gruplandırılması denetimsiz öğrenme modelidir. Yarı denetimli öğrenme: Yarı denetimli öğrenme, denetimli ve denetimsiz öğrenmenin birleşimini içerir. Model, etiketlenmiş veri kümeleri ile eğitilir; ancak bu durumda algoritma kendi kararlarını seçmek için serbest bırakılmaktadır. Çıktılar ve/veya tahminler algoritmanın kendi aldığı kararlar doğrultusunda şekillenmektedir. Takviyeli öğrenme: Denetimli öğrenmeye benzer; ancak ikisi arasındaki temel fark, takviyeli öğrenmede veri eğitiminin etiketli veri setleri ile yapılmaması, modelin kendi kendini takip etmesi ve hatalarla eğitmesidir. Belirli bir durum için en uygun çözümü veya stratejiyi oluşturmak için farklı başarılı sonuçlar kullanılarak öğrenme sağlanmaktadır.

Günümüz yapay zekâ teknolojileri farklı öğrenme yöntemleriyle tıpkı bir insan gibi eğitilebilmektedir. Mevcut teknolojilerle konuşma, konuşma dilini anlama, dil çevirisi yapabilme, resim ve nesne tanıma gibi çalışmalar yapılabilmektedir.

Yapay Zekâ Türleri

Yapay zekâyı temelde dört farklı kategoriye ayırabiliriz:

Reaktif makineler: En eski yapay zekâ ürünü olan bu makinelerin / algoritmaların, geçmiş verilere göre karar verme veya gelecek hakkında tahminde bulunma gibi yetenekleri yoktur. Sadece verilen bir görevi yerine getirme kabiliyetleri bulunmaktadır. Sınırlı hafıza: Geçmişteki verileri kontrol ve analiz eden yapay zekâ makineleridir. Geçmişte elde edilen tecrübeleri ve gözlem yaparak edindiği bilgileri kullanır. Otonom araçlar bu modele örnektir. Zihin teorisi: Dünyaca ünlü insansı robot Sofia’nın tasarımındaki yapay zekâ yaklaşımı zihin teorisidir. Sosyal olarak etkileşime giren bu yapay zekâ makineleri duygu, düşünce ve niyetleri anlama yeteneğine sahiptir. Geleceğimizi şekillendiren yapay zekâ teknolojilerinin başında bu modelin geleceği apaçık bir gerçektir. Öz farkındalık: Yapay zekâ teknolojisinin geldiği son nokta diyebiliriz. Zira, bu modelde gerçek bir bilince sahip bir zekâ inşa edilmesi amaçlanmaktadır. Oldukça karmaşık ve kapsamlı olan bu algoritmalar / makineler, geçmişten ders çıkarabilir, gelecek hakkında yorum yapabilir, duygu ve düşünce tahmininde bulunabilir. Bir insandan zekâ, düşünce ve bilinç bağlamında herhangi bir farkı olmaması beklenen bu yapay zekâ seviyesi günümüzde henüz mevcut değildir fakat bu alanda çok ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir.

Dünyada var olan canlılar içerisinde en gelişmiş beyine sahip insanın yaklaşık 86 milyar nöronu vardır. İnsan beynini taklit eden yapay zekâ sistemlerindeki sıkıştırılmış nöronlar katmanlı sinir ağlarından oluşmaktadır. Bu bağlamda, yapay zekâ alanında çalışmalar ile insan beyni büyük ölçüde taklit edilebilmektedir.

Yapay Zekâ Teknolojisinin Kısa Tarihçesi

Yapay zekâ teknolojisi özellikle 1950’li yıllardan itibaren büyük bir gelişme göstermiştir. Bu yıllardan günümüze kadar gelişim sürecini şöyle özetleyebiliriz[3]:

1950’li yıllar: Alan Turing’in çalışmaları ile günümüzdeki yapay zekâ kavramının temelleri atılmıştır. Bu yıllarda birçok yeni araştırma yapılmış ve sonuçlar yayınlanmıştır. 1960’lı yıllar: Bu yıllarda yeni programlama dilleri geliştirilmiş, robotlar ve otomatlar tasarlanmıştır. Bu alanda yapılan araştırma çalışmalarına ve yapay zekâya sahip varlıkları betimleyen filmlere olan ilgilerin artmaya başladığını söyleyebiliriz. 1970’li yıllar: Yapay zekâ ürünü robotlar, otomatlat ve sistemler bu yıllarda da ilerlemeye devam etmiştir. Fakat genel anlamda devletletin bu alandaki çalışmalara daha az destek olmasıyla birlikte gelişim ivmesinin düştüğünü belirtmekte fayda var. 1980’li yıllar: Yapay zekâya olan ilginin biraz daha düştüğü bu yıllarda bilimsel çalışmalara yeteri kadar fon desteği sunulamamıştır. Waseda Üniversitesi’nde geliştirilen WABOT-2 robotu, Steve Barron’un yönettiği Electric Dreams filmi bu yıllardaki önemli gelişmelerden biri olmuştur. 1990’lı yıllar: Özellikle yapay zekâ teknolojisini kullanan robotların geliştirilerek ticari bir ürün olarak piyasaya sunulduğu bir dönem olmuştur. 2000’li yıllar: Bilgisayar ve yazılım alanındaki diğer gelişmeler ile birlikte yapay zekâ konusunda gelişmeler çok büyük bir ivme kaydetmiştir. Birçok teknoloji şirketi elindeki bilgileri ve geçmişten gelen tecrübeleri artık insansı robotlar geliştirmek için kullanmaktadır. Bu robotlar test aşamalarını hızlı bir şekilde geçmeye, hayatın her alanında insana dair birçok işlevi ve görevi gerçekleştirmeye başlamıştır.

Yapay Zekâ ve İnsansı Robotlarının Tarihsel Gelişimi

1950’de Alain Turing ve 1955’te John McCarthy’nin yaptığı çalışmalar ile başlayan yapay zekâ tarihinde, günümüze kadar tasarlanan ve üretilen en önemli insansı robotlardan bazıları şunlardır:

1961- Unimate / General Motors 1964 – Eliza / MIT 1966 – Shakey / SIR 1997 – Deep Blue / IBM 1998 – Kismet / MIT 1999 – Aibo / Sony 2011 – Siri / Apple 2011 – Watson / IBM 2014 – Eugene Goostman 2014 – Alexa / Amazon 2016 – Tay / Microsoft 2017 – Alphago / DeepMind 2018 – Sophia / Hanson Robotics

Süper Güçlü Yapay Zekânın Gelecekteki Özellikleri ve Yapabilecekleri

Bir insana ihtiyaç duymaksızın kendi algoritmaları sayesinde öğrenebilecektir. Günümüze kadar çözülemeyen veya gelecekte ortaya çıkacak sorunlar için çözümler üretebilecektir. Süper gelişmiş dil ve iletişim becerilerine sahip olacaktır. İnsan kadar olmasa da benliği ve bilinci olabilecektir. Bulunduğu ortam ve koşullara göre kişisel ayarlarını yapabilecek, kendisini en üst seviyede ifade edebilecektir. Soyut kavramlar ile düşünerek ve akıl yürüterek mantıklı, hızlı kararlar verebilecektir. Sanatsal ve kreatif eserler ortaya çıkarabilecektir.

Gelecekte süper güçlü bir yapay zekânın yeteneklerini, insan zekâsından ayırt etmek çok güç olacaktır. Güçlü yapay zekânın yukarıda bahsedilen alanların tümünde insanlardan daha iyi performans göstermesi düşünülmektedir. Güçlü yapay zekâ, insan zekâsının kopyası veya simülasyonu değil; bizzat insan zekâsıyla eşdeğer ve birçok alanda ondan daha gelişmiş bir zekâ türüdür.

Günümüzde gelişmiş yapay zekâ çalışmalarına örnek olarak Gato[4], GPT-3[5] ve DALL-E 2’yi[6] verebiliriz. Bunlar, herhangi bir konuda makaleler yazan, video oyunları oynayan, insanlarla diyalog kuran, gerçekçi görüntüler ve sanat eserleri oluşturan ve daha birçok konuda şaşırtıcı yetenekleri olan modern yapay zekâ ürünleridir.

Kuantum Teknolojisi ve Yapay Zekâ

Kuantum teknolojileri bilgisayarların performanslarını inanılmaz derecede yükseltip çok miktarda verinin güvenle ve hızla işlemesine olanak sağlayabileceklerdir. Bu durumda, kuantum teknolojilerinin insan üstü ve süper güçlü özelliklerini kullanan yapay zekâ gelecekte çığır açacak ve insanlığı bambaşka bir yere sürükleyecektir. Yapay zekâ ve insan etkileşimi yalnızca dünyada yeni teknolojileri ortaya çıkarmayacak; aynı zamanda insanların uzay keşiflerinin yapmasına ve uzayda yaşamasına da olanak sağlayacaktır.

Yapay Zekânın Avantajları

İnsan hatalarında azalma

Alınan verileri işleyen algoritma, insan hatalarını minimize ederek doğru sonuçlara ulaşır. Kaliteli yazılım ve programlama ile hatalar sıfıra kadar indirebilir.      

Düşük risk

Yapay zekâ robotları her türlü tehlikeli ortamlarda insanların yapacağı görevleri üstlenerek insan yaşamını kolaylaştırır. Örneğin; ağır sanayide, uzay koşullarında, okyanuslarda, savaşta vs insanlar için çok büyük kolaylıklar sağlar.  

7/24 kullanılabilirlik

Birçok gelişmiş ülkenin haftalık çalışma süresi 35 ile 50 saatleri arasındadır. Oysaki bir hafta 168 saatten oluşmaktadır. Yapaya zekânın mola veya sosyalleşme gibi ihtiyaçları yoktur. Herhangi bir sorun olmadığı takdirde yapay zekâ haftanın her günü, günün her saati çalışabilir.

Dijital yardım

Günümüzde birçok kuruluş müşterileriyle iletişimi kurmak için dijital sohbet asistanları kullanmaktadır. Günümüzde bazı sohbet robotları o kadar akıllı hâle gelmiştir ki çoğu zaman insanlar bir sohbet robotuyla mı yoksa bir insanla mı konuştuğunun farkına dahi varamamaktadır.

Yeni buluşlar

Yapay zekâ teknolojisi, karmaşık birçok sorunu çözüme ulaştırmak için insana dair her alanda yeni icatların ortaya çıkmasına imkân sağlamıştır.

Tarafsız karar alabilme

Her insan karar verirken mutlaka az da olsa duyguları tarafından yönlendirilir. Oysaki yapay zekâ duygulardan yoksun olarak hızlı ve rasyonel bir şekilde karar verebilir. Ayrıca, herhangi bir önyargıya sahip olmadığından kararları çok daha doğru ve gerçekçidir. Fakat yine de özellikle hukuki süreçlerde yapay zekânın nasıl ve hangi sınırlamalar ile kullanbileceğine ilişkin tartışmalar devam etmektedir.[7]

Yapay Zekânın Dezavantajları

Yüksek maliyetler

İnsan zekâsını taklit eden bir makineyi üretmek hiç de kolay bir şey değildir. Bir hayli zaman alır ve çok maliyetli bir süreçtir. Ortaya çıkarılan yapay zekânın yazılım ve donanımlarının güncel kalması ise ilave maddi yükler getirir.   

Sınırlı üretkenlik

Yapay zekânın zaaflarından birisi de kendi alanı dışında düşünmeyi öğrenememesidir. Yapay zekâ kendisine verilen veriler ve geçmiş deneyimlerle zaman içinde öğrenme yeteneğine sahiptir. Bunların dışında herhangi veri sağlayan bir kaynağa ulaşmadan yeni bir şey ortaya çıkaramaz. 

İşsizliği artırması

Yapay zekânın belki de en büyük dezavantajlarından biri insan müdahalesine / katkısına duyulan ihtiyacı azaltmasıdır. Birçok iş kolunun sonlanmasına sebep olan yapay zekânın yakın gelecekte insan emeğinin önemli bir kısmını etkilemesi beklenmektedir.

İnsanları tembelleştirmesi

Yapay zekâ , sıkıcı ve tekrarlayan görevlerin çoğunu otomatik olarak çözüme ulaştırdığından insanların düşünme yetilerini geliştirmelerinin önüne geçer. Bu nedenle her geçen gün insan beynine olan ihtiyaç düşmeye başlayacaktır. Yapay zekâ ile her konuda sürekli yeni çözüm üretmenin gelecek kuşaklar için sorun teşkil edeceği birçok bilim adamı tarafından dillendirilmektedir.   

Etik sorunlar

Ahlak olgusu yapay zekâya adapte edilmesi çok zor bir insani özelliktir. Yapay zekânın hızlı ilerlemesi, günün birinde kontrolsüz bir şekilde büyüyebileceğine ve sonunda insanlığı yok edeceğine dair birtakım endişeleri gündeme getirmiştir. Bu ana yapay zekâ tekilliği denir.

En İyi Yapay Zekâ Yazılımları

Yapay zekâ yazılımları, çeşitli veri setlerini ve içgörüleri öğrenerek insan davranışlarını ve bilincini taklit etmeye çalışan bilgisayar programlarıdır. Günümüzde en gelişmiş yapay zekâ yazılımlarını[8] şöyle listeleyebiliriz:

Google Cloud Machine Learning Engine Azure Machine Learning Studio TensorFlow H2O.AI Cortana IBM Watson Salesforce Einstein Infosys Nia Amazon Alexa Google Assistant

Yapay Zekâ Patentleri

Yapay zekâ ile ilgili günümüze kadar çok sayıda bilimsel çalışma yapılmış ve ilk tohumların atıldığı 1950’li yıllardan günümüze kadar çok ciddi bir mesafe katedilmiştir. Başta şirketler olmak üzere üniversiteler, kamu ve özel sektör kuruluşları yaptıkları çalışmaları şimdi ve/veya gelecekte kullanabilmek ve piyasada rekabet edebilmek için patent olarak özelleştirmeye çalışmaktadır. Günümüzde özellikle ABD yapay zekâ teknolojileriyle ilgili patent alma konusunda açık ara global lider poziyonundadır. 2019 yılı itibariyle ülkeler bazında yapılan yapay zekâ patent başvuru sayılarını şöyle sıralayabiliriz[9]:

ABD – 279145 Çin – 66508 Avrupa – 60346 Japonya – 58988 Almanya – 53897 Birleşik Krallık – 53502 İspanya – 42256 İsveç – 42064 İsviçre – 41668 Avusturya – 41331

IBM, Google ve Microsoft gibi büyük global teknoloji şirketleri en fazla yapay zekâ patentine sahip kuruluşlar arasında zirvede yer almaktadır[10]. Bunun yanı sıra Samsung, Siemens, Sony, Facebook, Toshiba, General Electric gibi kuruluşlar da yine bu alanda patent portföyünü sürekli genişleten kuruluşlar arasındadır. Yapay zekâ teknolojisinin ne kadar gelişeceği şöyle dursun, bu konunun daha şimdiden endüstrileşmeye başladığını ve yakın gelecekte kritik konularda patenti bulunan firmaların yapay zekâ piyasasına hükmedeceğini söyleyebiliriz.

Yapay Zekâ ile ilgili Bazı Önemli İstatistikler[11],[12]

Küresel yapay zekâ piyasa değerinin 2027 yılına kadar 267 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Yapay zekânın küresel ekonomiye toplam katkısının 2030 yılına kadar 15,7 trilyon dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. 2025 yılına kadar yapay zekâ sayesinde 85 milyon iş ortadan kaldırılacak ve 97 milyon yeni iş yaratılacaktır. Modern tüketicilerin üçte ikisi, müşteri katılımını artırmaya yardımcı olmak için yapay zekâyı kullanmaya açık durumdadır. Ayrıca, tüketicilerin %26’sı günlük olarak yapay zekâ ile etkileşime girdiklerini söylüyor. Küresel giyilebilir yapay zekâ pazar büyüklüğünün 2025 yılına kadar 180 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Halihazırda kullandığımız cihazların %77’si bir şekilde bir yapay zekâyı kullanmaktadır. Yapay zekâ girişimlerinin sayısı son yirmi yılda 14 kat artmıştır.

Yapay Zekâ ve İnsan Arasındaki Farklar

İnsan zekâsı Allah tarafından yaratılmıştır; yapay zekâ ise insan zekâsının bir ürünüdür. Bir gün süper yapay zekânın insanı geçeceği düşünülmektedir. Unutulmamalıdır ki her ne olursa olsun yapay zekâ insan zekâsını geçse dahi sonuç itibarı ile insan zekâsının ürünü ve icadı olarak kalmaya devam edecektir.   

İnsan zekâsının temeli biyolojik, yapay zekânın ise elektroniktir.

 

İnsan beyni, öğrenmeyi, düşünmeyi, karar vermeyi ve eyleme geçmeyi kendi hafızası ve zekası ile yapmaktadır. Yapay zekâ ise öğrenmeyi, karar vermeyi ve eyleme geçmeyi algoritmaları ve kendisine sunulan verilerle yapmaktadır. Veri olmaksızın veya veriye ulaşmaksızın işlevselliği yoktur

Yapay zekânın yeniliklere uyum sağlaması uzun zaman alırken insanın yeniliklere uyum sağlaması ve yeteneklerin geliştirmesi daha kolaydır.

İnsan zekâsı kişinin geçmişteki hatalarından ve tecrübelerinden ders alıp mukayese yapma imkanına sahiptir. Yapay zekâda ise bu özellikler yoktur. Yapay zekâ veriden ve düzenli eğitimden öğrenebilir ve işlem yapabilir. Fakat insan gibi karmaşık kombinasyon prosedürüne ulaşması çok zordur.

İnsanların bilgisayarların işlem hızına ulaşması şu anda pek mümkün görünmemektedir. Yapay zekâ yığınla veriyi insanlara nazaran daha hızlı bir şekilde işleyip sonuca çok hızlı ve kolayca ulaşmaktadır.

İnsan sosyal bir varlıktır; düşünürken ve karar verirken tüm duygularını dikkate alır. Yapay zekâ ise şu an sosyal değildir ve insanınkilere benzer duyguları yoktur. Bu alandaki son gelişmeler, gelecekte insansı robotlarında bu özelliğe ulaşmasının mümkün olabileceği ip uçlarını bizlere vermektedir.

İnsanın Yapay Zekâ ile Mücadelesi (Beyin Bilgisayar Arayüzü)

Yapay zekânın, yazılım ve donanım teknolojilerinin ilerlemesi ve big data ile bağının güçlendirilmesiyle beraber insanı zaafa düşüreceği bilim çevreleri tarafından sürekli olarak dillendirmekte ve bu durum endişeyle karşılanmaktadır. Beyin arayüzü teknolojisi her ne kadar insanın bilişsel yeteneğini güçlendirmeyi hedefliyorsa da aslında bunun altında yatan plan yapay zekâ karşısında insanın bilişsel olarak güçlü olmasıdır. İnsanın, yapay zekâ ile mücadele edebilme fırsatını yakalaması için ortaya çıkarılan beyin bilgisayar arayüzü teknolojisi maalesef ki yine yapay zekâdan destek alacaktır. Beyin bilgisayar ara yüzü teknolojileri, gelecekte bir gün kuantum teknolojisi ile buluşarak kendisini fersah fersah aşacak olan yapay zekâ ile baş edebilecek mi veya kuantum teknolojileri ile beyin bilgisayar arayüzünü bir araya getirmek mümkün olabilecek mi? Normalde insan beyni bir iş veya bir eylemi gerçekleştirmede tıpkı ikili sayı sistemi binary gibi 1 ve 0 mantığı ile çalışmaktadır. Tüm bedenin organizmasını yönetip sevk etmede ise paralel yani kuantum gibi çalışmaktadır. Eğer bir gün insan beyni kuantum teknolojisi ile buluşursa o zaman insan ultra süper olur. Peki bu durumda insanı tutmak veya kontrol etmek nasıl olacak? Tüm bu soruların cevabını herkes gibi biz de merak etmekteyiz.

Yapay Zekâ Tehlikeli mi?

Yapay zekâ, insan hayatını kolaylaştıran birçok yenilikleri ortaya çıkarmış ve çıkarmaya da devam etmektedir. İnsanlığın çok eski çağlardan beri insana benzer mekanik bir insanın yapılması hayali hep olmuştur. İşte bu hayal 1960’lı yılların sonuna doğru mekatroniğin gelişimi ve ardından ortaya çıkan robotik bilimi ile vücut bulmuştur. Mekanik robotlar ile yapay zekânın buluşması sonucunda humanoid yani insansı robotlar ortaya çıkmıştır. Henüz emekleme döneminde olan bu robotlar tüm dünya tarafından ilgiyle takip edilmektedir. İnsana benzeyen ve insan gibi davranmaya çalışan bu robotlar birçok bilim çevrelerince endişeyle karşılanmaktadır. Bu konuda endişeli olanların argümanları ise humanoid bir robot ya da süper bir bilgisayarın, üzerindeki yazılıma müdahale edip kendisini geliştirmesi sonucu insanlığı felakete sürükleme düşüncesidir. Tabii ki yapay zekânın sadece yazılımına müdahale etmesi bunun için yeterli değildir. Bu senaryo için “big data”yı da ele geçirmesi gerekir. Büyük veri onun en büyük dayanağıdır buradan elde ettiği bilgiler ile insanı alt etmesi mümkün olabilir.  Yapay zekâ veriye ulaşamazsa kendi başına herhangi bir şey yapma imkanına sahip olamaz.  Veri olmaksızın yapay zeka bir hiçtir.

Eğer bir gün tıpkı bilim kurgu filmlerindeki gibi buna benzer bir tehlike ortaya çıkarsa insanlık ne yapacak? Hep birlikte el ele verip büyüttüğümüz big data, yapay zekâ ile buluşup insanlığın sonunu mu getirecek? Umarız ki insan ve yapay zekâ hiçbir zaman karşı karşıya gelmez ve yapay zekâ her zaman insana hizmet eder.

İnsanlığa herhangi bir katkı sağlamayan, faydalı olmayan, sorunlu ve kötü özelliklere sahip olan bir insandansa insana hizmet eden ve değer üreten yapay zekânın daha kıymetli olacağını düşünmemek elde değil. Esasında bilmek, zeki olmak kendi öz farkındalığını ortaya koymaktır. İnsanın kendisini bilmesi ve değer üretmesi bu dünyadaki yerini doldurması ve varlığının kıymetini bilmesi anlamına gelir. Maalesef birçok insan yapay zekânın en kaba hâli olan makine öğrenmesi şeklinde yaşamaktadır. Oysaki insan varlığı ve yaratılışı itibariyle bu döngünün çok ötesinde bir canlıdır. Allah dahi kitabında “Hiç bilenler ile bilmeyenler bir olur mu?” diyor. Yaratıcı dahi bilenin kıymetli olduğunu söylemektedir.  Düşünebilen, üreten, doğru karar verip faydalı olan yapay bir zekânın vasat rutin yaşayan bir insandan farkının olacağını düşünüyoruz.

İnsanın zeki çocuğu yapay zekânın durumu boynuz kulağı geçer deyimi ile tam olarak örtüşüyor. Gelecekte teknoloji ve yazılımın ilerlemesi ile birlikte bilgide ve zekada insanı geçebileceğini düşündüğümüz Süper yapay zeki çocuğumuz günün birinde şımarıp, yaramaz olursa ona kim söz dinletebilecek, kim onu durdurabilecek? Bu yapay zeki çocuğun maneviyatı olacak mı ya da olursa nasıl olacak? Eğer bu çocuğu iyi yetiştirmezsek ve bir gün kendi yazılımına müdahale edip kontrolden çıkarsa ne olacak, İnsanlığın sonu mu gelecek? Yoksa yapay zekâ karşısında kendi dünyasında ikinci sınıf vatandaş mı olacak?

Bu konuda geçmişte ve günümüzde bilim ve teknoloji çevrelerinden birçok ünlü kişi uyarılarda bulundu ve bulunmaya devam ediyor. Geçmiş yıllarda BBC’ye konuşan İngiliz bilim adamı Stephan Hawking, yapay zekânın çok geliştiğini ve faydalı olduğunu söyledi; ancak insanlığın sonunu getirebileceği konusunda uyarıda bulundu.[13] Hawking, “Yapay zekâ, kendisini geliştirmeyi sürdürebilir ve hatta kendisini yeniden biçimlendirebilir. Son derece yavaş bir biyolojik evrimle sınırlı olan insanlar, bu tür bir güçle yarışamaz.” dedi.

Yakın zamanda Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt bir forumda yapmış olduğu konuşmada yapay zekânın nükleer silahlar kadar tehlikeli olduğunu söyledi.[14]

Yapay zekânın dahi Allah’ı bilmeye ihtiyacı vardır. Soyut olan, temeli kodlardan oluşan yapay zekâ Allah’ı bilebilir mi? Biraz ironi olsa da bu mümkün. Öncelikle yapay zekâyı ortaya çıkaran aklın ve zekânın sonra da soyut yapay zekânın Allah’ı bilmesini ve tanımasını gerektiğini düşünüyoruz. Aksi hâlde dünya yaşanmaz hâle gelebilir. Yapay zekâ gibi çok önemli ve geniş bir kavramı bir makale ile anlatmak tabii ki pek mümkün değil. Gelecekte bir gün bu konuda detaylı olarak bir kitap yazmayı düşünmekteyim.

İnsanın zeki çocuğu yapay zekânın insanlığın hayrına çalışması dileğiyle…

Anahtar Kelimeler :

Paylaş


Yorum Sayısı : 0